-
GEZELİM GÖRELİM
-
Günaydın Sevgili Dostlarrr;
GEZELİM GÖRELİM de bu hafta Dünya’nın çatısı olarak söylenen TİBET’i anlatacağız.
TİBET Ortalama 4.900 metrelik yükseltisiyle “Dünyanın Çatısı” diye tanınır. Kuzeyinde Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi ve Qinghai, doğusunda Sichuan, güneyinde Hindistan, Nepal ve Bhutan vardır. Başkenti Lhasa’dır.
Bağımsızlık için büyük mücadeleler verilmiş ve sonunda özerk olarak hak elde etmeyi başarmıştır. Günümüzde de Pekin’e bağlı özerk bir bölge olarak bilinmektedir. Tibet bölgesinin etrafı çok geniş ve yüksek dağlarla kaplıdır. Hava ve iklimin ağır olmasından dolayı bölgede bulunan göller de genel olarak buz gölleridir. Genelde yıl boyunca kış mevsimi hakim iken bu durum bazı bölgelere göre farklılık göstermektedir. Tarihte birçok istilalara maruz kalsa da etrafındaki yüksek dağların etkisiyle bu istilalardan kurtulması kolay olmuştur.
TİBET’E GİTMEK NEDEN ZOR? NEDEN ÖNEMLİ?
Kendine has muhteşem dokusuyla seyahat severlerin tutkularını kışkırtan Tibet’e gitmek pek öyle kolay değil. Öncelikle tüm prosedürlerden bağımsız olarak, sağlık durumunuzun bu destinasyon için elverişli olması gerekiyor. Sadece başkent Lahsa’nın 3.680 metre rakıma sahip olduğunu düşünürsek, birçok kronik rahatsızlığın Tibet’e gitmeye engel olduğunu söyleyebiliriz.
Peki, nedir bu hastalıklar? Yüksek tansiyon, şeker, kalp, astım ve yüksek kolesterol gibi sorunlarınız varsa, Tibet’in sizin için uygun olmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. Bu rahatsızlıklardan herhangi birine sahip olmayanlar dahi, gitmeden önce kendilerini Tibet koşullarına hazırlamalı. Dünyanın çatısı olarak bilinen Tibet’in yüksekliği gayet sağlıklı birini dahi kolayca hasta edebilir.
Tibet’e seyahat eden yolcuların en çok şikayet ettiği rahatsızlık, irtifa hastalığı yani Hipoksi’dir. Sürekli yüksek rakımlar arasında yolculuk yapmaktan kaynaklanan bu rahatsızlıktan korunmanın en etkili yolu da Tibet’e ulaştığınız ilk günü, otelinizde dinlenerek geçirmeniz. Diğer basit ama etkili yöntemler ise, Tibet’te bulunan eczanelerden küçük bir oksijen tüpü edinmek ve seyahatiniz boyunca bol bol sıvı tüketmek.
Sağlık koşullarından bağımsız olarak Tibet’e gitmenin başka bir zorluğu ise prosedürlerle ilgili. Tibet, çok özel izinler dışında münferit olarak turist almıyor. Yani çantanızı sırtınıza takıp Tibet’e gitmeniz çok mümkün değil. Bu efsane bölgeyi deneyimlemenin en kesin ve güvenli yolu bir tura dahil olarak gitmek. Tur şirketinizin Tibet’te bulunan yetkili acentadan alacağı özel izinle Tibet’i grup halinde ziyaret edebileceğinizi unutmayın.
Peki, bütün bu zorluklara katlanarak neden Tibet’e gitmeli? Cevabı aslında çok açık; nirvanaya ulaşmak için! Bir din olarak varlığını bugüne dek olduğu gibi sürdürmüş olmayı başaran Budizm, günümüzde dünyanın birçok bölgesinde yaşayan insanları, bazı öğretileriyle ruhsal ve fiziksel bir arınmaya teşvik ediyor. Gelişmiş birçok dünya ülkesinde yaygınlaşan yoga aktiviteleri aslında Budist öğretileri temel alıyor. Resmi dinin Budizm olduğu Tibet, bu yönüyle dünyanın birçok yerinden çok sayıda turist çekiyor. Yoga salonlarından yapılan meditasyonların gerçek rahipler eşliğinde gerçek manastır ve stupalarda yapılması bu alanda ulaşılabilecek en üst nokta kabul ediliyor.
Tabi ki, Tibet’i görme gerekçesi bununla sınırlı değil. Tibet benzersiz kültürü ve muhteşem doğasıyla farklı bir seyahat arzulayan herkesin en gözde tatil rotası. 21. yüzyıl yaşam tarzına oldukça uzak bir gerçekliğe sahip olması Tibet’i hayli mistik kılıyor. Muhteşem doğasına gelince, kim ilkokuldan beri adını sıkça duyduğu görkemli Himalaya Dağları’nı görmek istemez ki? Dünyanın en yüksek dağı olan Everest’in fotoğrafını çekmek, belki ona tırmanmak… Nepal üzerinden yapılan uçuşlarda Everest’in üzerinden geçmek…
Bunlar ve sayısız birçok güzellik Tibet’i tüm zorluklara rağmen dünyanın en gözde tatil destinasyonlarından biri haline getirmeye yetiyor.